ELEKTROENSEFALOGRAFİ (EEG)

Epilepsi tanısında genel fizik ve nörolojik muayene yapıldıktan sonra başvurulacak ilk laboratuar inceleme aracı; elektroensefalografi (EEG) dir. Bu tetkik, saçlı deriye elektrotlar yapıştırılarak beyin dalgalarının kaydedildiği bir yöntemdir. EEG, 1929 yılında Hans Berger tarafından insan beyninden elektriksel aktivite kaydı yapılmasından günümüze kadar, Magnetik rezonans görüntüleme (MRG), pozitron emisyon tomografi (PET), fonksiyonel MRG ve Magnetoensefalografiye (MEG) rağmen halen serebral bioelektriksel aktivitenin incelenmesinde geçerliliğini korumaktadır.

EEG çekiminde kullanılan elektrotlar kafata­sı derisi üzerine iletken bir çeşit krem ya da jel kullanılarak yapıştırılır. EEG cihazı temel olarak bir yükselticidir. Beyin potansiyellerini yük­selterek kağıt üzerine çizilebilecek ya da bilgisayara kaydedilebilecek büyüklüğe ge­tirir. Bu elektrotlarla vücuda elektrik akımı verilmesi söz konusu değildir. EEG tetkiki tamamen zararsızdır ve tetkik sırasında has­ta hiçbir şey hissetmez.

Bir EEG tetkiki yakla­şık 15 -30 dakika sürer. Bu süre boyunca ki­şiden hareketsiz olarak yatması istenir. Tet­kikin bir kısmında hastadan gözlerini açıp kapatması, derin ne­fes alıp vermesi istenir, ayrıca aralıklı ışık uyaranı uygulanır. Epilepsi teşhisi için uyanıklık halinde 20 dakika süreyle ya­pılan EEG’ın yeterli bilgi vermediği durum­larda, hastanın uykusuz bırakılarak uyanıklık ve uyku döneminde EEG’si çekilir.

Normal EEG epilepsi olmadığını göstermez ve anormal EEG de her zaman epilepsi demek değildir. EEG tetkiki kısa süreli, dinamik bir tetkik olduğundan çekim sırasında herhangi bir anormallik ortaya çıkmayabilir. Bu nedenle; tanıya yardımcı olmak amacı ile tekrarlayan ya da uykusuzluk/uyku EEG çekimleri yapılabilir.

Nöbet öyküsü olan hastanın EEG’sinde “epileptiform aktivite” saptanması, benzer aktivitenin hiç nöbet geçirmemiş birçok bireyde de görülebilmesi nedeniyle, tanıyı şüphenin ötesine götürmez ve EEG’nin normal olması da epilepsi tanısını dışlamaz. Kesinleşmiş epilepsi tanısı olan hastalarda EEG bulguları, hastalığı sınıflandırma, fokal veya lateralize bir epileptik foküs olduğunu tanımlama, uygun tedaviyi seçme, prognoz için yol gösterici olarak ve hastalığın gidişini izlemek için kullanılır.

Yüzeyel EEG kaydı sırasında, hastaların %50’sinde interiktal epileptiform deşarjlar kaydedilebilmektedir. Bu durum, hasta uykusuz kaldıktan sonra yapıldığında veya video ile kombine edildiğinde %90’a kadar çıkabilmektedir. Aktivasyon yöntemlerinin uygulandığı standart bir EEG’de interiktal epileptiform aktivitenin saptanamadığı durumlarda uzun süreli video-EEG kaydı, interiktal ve iktal olayların yakalanma olasılığını artırır.

Video-EEG monitörizasyon (VEM), nöbet aktivitesinin epileptik olduğunu belirleyerek nöbetin tipini sınıflamada ve nöbet aktivitesini kontrol altına alacak uygun tedavi protokolünü belirlemede yardımcı olmaktadır. Burada elektrodlar, günlerce dayana­cak şekilde kollodyon denilen bir madde ile sıkıca kafa derisine yapıştırılır. Sürekli EEG görüntüsü, hasta bir video ka­mera karşısında günlük normal aktivitesini sürdürürken kaydedilir.

VEM, nöbet bulgularının ve o dönemde EEG’nin açık şekilde gözlemlenmesini sağlar. Böyle bir kayıt süresi, klinik bilgiye bağlı olarak birkaç saatten birkaç güne kadar uzatılabilir. Uzun süreli VEM, epileptik ve non-epileptik nöbetleri birbirinden ayırmanın tek yolu ve ameliyat öncesi değerlendirmenin gerekli bir parçası olabilir. Uzun süreli VEM sırasında olguların çoğunda ilaçlar büyük oranda azaltılır veya kesilir. Kaydedilen nöbet sayısı hastanın nöbet tipine, MRG’de patoloji varlığına ve diğer testlerle olan uyumluluğuna ve invaziv VEM düşünülüp düşünülmediğine bağlıdır.

**EEG tetkikinin artefaktsız olması açısından çekim yapılacağı gün saçların yıkanmış/temiz olması, jöle, spray vs. kullanılmaması ve karnının tok olması gereklidir.